Canlılar biyologlar tarafından çeşitli sınıflara ayrılırlar. "Taksonomi" ya da "sistematik" olarak adlandırılan bu sınıflandırma içindeki hiyerarşik kategoriler canlıların çeşitli özelliklerine göre belirlenmiştir.
Canlıların Sistematiği
Buna göre canlılar ilk önce alemler olarak sınıflandırılırlar. Daha sonra filumlara ayrılır ve filumlar da birtakım alt gruplara çeşitlenirler. Söz konusu hiyerarşik sınıflandırma, şu şekilde belirlenmiştir:
- Alem (Kingdom)
- Filum (Phylum, çoğulu Phyla)
- Sınıf (Class)
- Takım (Order)
- Aile (Family)
- Cins (Genus, çoğulu Genera)
- Tür (Species)
Genler, mutasyon geçirerek tekrar işlev görebilir başka genler haline dönüşemezler. Değişerek, kol yerine kanat gibi apayrı organları meydana getiremezler. Bir canlıda, bir iç özelliğin kendi kendine ortaya çıkma ihtimali, bin defa attığımız bir zarın her defasında 6 gelme olasılığı kadar yani 1 trilyarda 1 ihtimaldir. Bu ihtimal matematiksel olarak sıfırdır.
Bilim adamları, hayvanlar alemini beş aleme (son zamanlarda bu sayı, bazı sınıflandırmalara göre 6 bazılarına göre ise 3 olarak belirlenmiştir), bunları da 25 ila 35 filuma bölerler. Filumu belirleyen faktörler oldukça temeldir: Bunlar, organların ve dokuların sayıları ve çeşitleri, beden simetrisi ve beden çukurlarının yeri ve özelliği gibi detaylardır.41 Buradan yola çıkarak, filumu belirleyen faktörlerin dış özelliklerden çok, iç organizasyon olduğunu anlarız. Örneğin solucan şekli pek çok filum tarafından paylaşılan bir özelliktir. Ancak solucan görünümündeki farklı canlılar, benzer bir özelliği taşımalarına rağmen, farklı filumlara dahil birbiriyle bağlantısız canlılar olarak değerlendirilirler. Çünkü iç yapıları tümüyle farklıdır. İç organizasyon ise, canlının bedeninde oksijen-karbondioksit gibi gazların değişimi, gıdaların alımı ve çiftleşme gibi özelliklerin nasıl gerçekleştiği ile ilgilidir. ÖrneğinArthropodlar (böcekler, örümcekler ve diğer eklembacaklılar) tümüyle ayrı bir filumu temsil eder.Chordata ise, notochorda (embriyonun sırt tarafında omurgayı oluşturacak olan hücre kümesinin oluşturduğu uzun kordon) veya daha çok omuriliğe sahip olan canlıları barındırır. Kuşlar, balıklar, sürüngenler, memeliler gibi omuriliğe sahip canlıların tümü bu filuma dahildir. Yumuşakçalar ayrı bir filumdur. Deniztarağı, istiridye, sümüklü böcek bu filuma dahildir. Diğer bir filum annelid'lerdir. Bu kategoriye solucanlar girer. Tüm filumların en büyüğü ise kabuklu hayvanlardır. Yaklaşık 35 hayvan filumuna, bazı yumuşak bedenli canlıları barındıran Molluska filumu veya yuvarlak solucanları barındıran Nemotada filumu gibi oldukça çeşitli filumlar da dahildir.
Filumları belirleyen iç organizasyon, pek çok gen tarafından kontrol edilir. Bunun anlamı şudur: Bir canlının bir başka canlıya dönüşecek şekilde evrim geçirebilmesi ve birbirinden farklı iki filumun oluşabilmesi için, canlının iç yapısının tüm detaylarının birer birer tam teşekküllü olarak değişmesi, bunun için de bütün bu genlerin aynı anda mutasyona uğraması gerekmektedir. Gerçekleşen bu rastgele mutasyonların her birinin de fayda getirmesi gerekmektedir. Bilimsel olarak böyle bir değişimin oluşması imkansızdır. Mutasyonlar, %99 zarar getiren etkenlerdir. %1'lik kısmı ise etkisizdir. İç özellikler ise aşamalarla meydana gelemeyecek kadar komplekstirler. Genler değişerek, tekrar işlev görebilir şekle dönüşemez, yeni özellikler meydana getiren başka canlılara ait genler haline gelemezler. Aynı şekilde canlılar dış etkenlerden de çok az etkilenirler. İki canlının, çeşitli şartlara bağlı olarak, birbirine benzer, ortak bir iç özelliği, dış etkenlerle kendi kendine geliştirmesi mümkün değildir. Böyle bir ihtimal, bin defa attığımız bir zarın, her defasında 6 gelme olasılığı kadar yani 1.000.000.000.000.000.000'de (1 trilyarda) 1 ihtimaldir.42 (Detaylı bilgi için bkz. Hayatın Gerçek Kökeni, Harun Yahya)
Bu önemli bilgiler, canlıların birbirlerinden ne kadar farklı olduğunu genel hatlarıyla gösterebilmek için verilmiştir. Birbirinden farklı özellikler taşıyan canlılar, rastgele etkiler sonucunda kendilerinde daha önce olmayan bir özelliği geliştiremez, olmayan bir organı meydana getiremezler. Bu, canlıların sistematiğindeki en küçük birim olan "türler" için bile geçerli olan bir gerçektir. Türler, başka türlere dönüşemezler. Bu imkansızdır. Kambriyen döneminde ortaya çıkmış olan canlı çeşitliliğini ise, türlerden çok, birbirinden farklı "filumlar" oluşturur. Kambriyen dönemi, günümüzde var olan 35 filum da dahil olmak üzere 50 ayrı filumun aniden ortaya çıktığı bir dönemdir. Evrimcilerin Kambriyen dönemi ile ilgili açıklama getiremedikleri çok fazla detay vardır. Ancak, birbirinden farklı yüzlerce, hatta belki daha da çok özelliği içinde barındıran, dev hayvan çeşitliliğine sahip "filum"ların aniden ortaya çıkması, üstelik günümüzdekinden fazla sayıda olması, evrimciler açısından gerçekten de açıklanması imkansız bir durumdur. Fosil kayıtları evrim teorisi açısından bu büyük yıkımı açıkça göstermiştir.
Ünlü Fransız zoolog Pierre Grassé, bu konuda şunları söyler:
Doğa bilimciler unutmamalıdırlar ki, evrim süreci sadece fosil kayıtları aracılığıyla açığa çıkar. Sadece paleontoloji (fosil bilimi) evrim konusunda delil oluşturabilir ve evrimin gelişimini ve mekanizmalarını gösterebilir.43
Paleontolojinin evrim hakkında gösterdiği gerçek, evrimin doğa tarihinde yeri olmadığıdır. Ana canlı grupları, Kambriyen patlamasında yaşama aniden ve kusursuz beden yapılarıyla başlamıştır. Evrimciler yoğun çabalarına rağmen bunlar arasında hiçbir ara form bulamamışlar, paleontoloji bilimi Darwinizm'in çöküşünü getirmiştir. Bu çöküş süreci, 1909 yılında Kanada'da yapılan "sessiz" bir keşifle başlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder