25 Temmuz 2013 Perşembe

Hayali Evrim Mekanizmaları İflas Etmiştir

Darwin, genetik varyasyon ve doğal seleksiyonu, hayali evrim sürecinin mekanizmaları olarak önerdiğinde yaşamın basit temellere dayandığını varsaymış, içinde bulunduğu dönemin ilkel bilimsel ortamında, hücredeki kompleksliğin boyutlarını tahmin dahi edememişti. Ancak moleküler biyoloji alanında 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan gelişmeler, hücrenin kompleks yapısını aydınlattı. Hücrede en ileri teknolojilerle dahi taklit edilemeyen komplekslikler bulunduğu, yaşamın en temel seviyede dahi tesadüf iddiasını reddettiği ortaya çıktı. Bu, doğal seleksiyon yoluyla evrimleşme iddiasını tamamen ortadan kaldırıyordu. Biyokimya profesörü Garret Vanderkooi bu süreci şöyle açıklar:
Geçmişte evrimciler, yaşamın kökeni probleminin, biyokimya isimli yeni bilim tarafından çözüleceğinden emindiler. Oysa umduklarının tam aksi oldu. Canlı maddenin kimyasal yapısı ve organizasyonu hakkında öğrenilenler arttıkça, bunların daha alt formlardan doğal süreçlerle nasıl gelişmiş olabileceği konusunda spekülasyon yapmak zorlaştı. Bilimsel bir bakış açısından, evrim Darwin'in gününde makul bir hipotez olmuş olabilir ancak şimdi artık, moleküler biyolojideki gelişmeler nedeniyle tamamen savunulmaz hale geldi.174
Doğal seleksiyon ve mutasyon ikilisinin, hayali evrimin hiçbir şekilde sebebi olmadıklarının anlaşılmasında, bir koldan moleküler biyoloji alanındaki bu gelişmeler, diğer bir koldan da Kambriyen patlamasıyla ilgili anlayışın ilerlemesi temel rol oynadı. Kambriyen patlamasıyla ilgili gerçeklerin ortaya çıkmaya başladığı 1980'li yıllara gelmeden çok önce, moleküler biyoloji, mutasyon ve doğal seleksiyonun evrimleştirici hiçbir gücü olmadığını ortaya çıkarmıştı. Darwinistler, canlılar alemindeki genetik varyasyonun hayali evrimsel mekanizmasının, mutasyonlar olduğunu iddia etmişler, ancak bunların organizma üzerindeki etkisinin daima yıkıcı olduğu ortaya çıkmıştı.
Burgess Shale canlıları, birbirlerinden farklı vücut yapılarına sahip oldukları gibi, birbirlerinden farklı yaşam şekillerine de sahiptiler. Bu canlıların, tek bir tanesinin, tek bir hücresini bile oluşturacak evrimsel bir mekanizma yoktur. Darwinizm, Kambriyen canlıları gerçeği karşısında tamamen iflas etmiştir. .
Kısaca hatırlayacak olursak, mutasyonlar genlerdeki nükleotid diziliminde meydana gelen rastlantısal değişimlerdir. Bir canlının bedeni, DNA'sındaki genetik plana göre inşa edilir. Bu plan ise DNA üzerinde sıralanan nükleotidlerle kodlanmıştır. Canlıların DNA'ları ciltler dolusu ansiklopedik bilgi içerir. Her bir proteinin yapısı, çok özel bir nükleotid dizilimine dayalıdır ve bir hücrede on binlerce protein bulunur. Rastlantısal değişimlerden ibaret olan mutasyonların böyle yüklü miktarda genetik bilgiyi meydana getirebilecek hiçbir kapasitesi bulunmamaktadır. Fransız Bilimler Akademisi'nin eski başkanı Pierre Paul Grassé'nin mutasyonlar hakkında yaptığı yorum, bu noktada oldukça açıklayıcıdır. Grassé, mutasyonları "yazılı bir metnin kopyalanması sırasında yapılan harf hataları"na benzetmiştir. Ve harf hatası gibi mutasyonlar da bilgi oluşturmaz, aksine var olan bilgiyi bozar. Grassé bu olguyu şöyle açıklamıştır:
Mutasyonlar, zaman içinde son derece düzensiz biçimde meydana gelirler. Birbirlerini tamamlayıcı bir özellikleri yoktur ve birbirini izleyen nesiller üzerinde, belirli bir yöne doğru birikmiş bir etkileri olmaz. Zaten var olan yapıyı değiştirirler, ama bunu tamamen düzensiz bir biçimde yaparlar... Bir canlı vücudunda çok küçük bile olsa, bir düzensizlik oluştuğunda ise, bunun sonucu ölüm olur. Yaşam olgusu ile anarşi (düzensizlik) arasında hiçbir olası uzlaşma yoktur. 175
İşte bu nedenle, yine Grassé'nin ifadesiyle "mutasyonlar ne kadar çok sayıda olursa olsunlar, herhangi bir evrim meydana getirmezler." 176
Grassé bunları 1977 yılında yayınladığı kitabında ilan ediyordu. O dönemde doğal seleksiyonun da hiçbir şekilde canlıları evrimleştirici bir mekanizma olmadığı gayet iyi biliniyordu. Örneğin İngiltere Doğa Tarihi Müzesi baş paleontoloğu Colin Patterson, 1982 yılında şunları söylüyordu:
Hiç kimse doğal seleksiyon mekanizmalarıyla yeni bir tür üretememiştir. Hiç kimse böyle bir şeyin yakınına bile yaklaşamamıştır. Bugün neo-Darwinizm'in en çok tartışılan konusu da budur. 177
Kısacası 1980'li yıllarda Darwinizm'in doğal seleksiyon ve rastgele mutasyon mekanizmaları, hiçbir işlev veya faydaları olmadığı halde, alternatifleri bulunmadığı için dükkanda sergilenen hurda antikalar gibiydiler.
Bu dönemde Burgess Shale ile ilgili gerçeklerin ortaya çıkması ve sonra yeni Kambriyen yataklarının bulunması, Darwinizm aleyhinde yeni bir veri dalgasının kaynağı oldu. Moleküler biyolojinin bulgularıyla sarsılan Darwinizm dünyası, bu defa paleontolojinin açtığı ateş altındaydı. Kambriyen patlamasında hayvanlar zaten çok kompleks yapılarla ortaya çıkmıştı. Günümüzün tüm filumları o dönemde ortaya çıkmıştı. Bunların sayısı günümüze kadar artmamış, azalmıştı. Filumlar, türlerden daha önce çeşitlenmişti. Kambriyen patlamasının bu gerçekleri, doğa tarihiyle ilgili Darwinist yorumların geçersizliğini kesin olarak ortaya koydu.
Ancak 1990'larda anlaşılan bir başka Kambriyen gerçeği vardı ki, Darwinizm'i bir başka yerden, mekanizmalardan vurdu. Bu, hassas zirkon tarihlendirmeleriyle pekişen "az zamana karşın çok komplekslik" paradoksuydu. Hayvanlar aleminin tüm filumları, sadece beş milyon yıllık bir sürede ortaya çıkmıştı. Hatta James Valentine, brachiopoda filumunun ortaya çıkışının 5 milyon yıldan çok daha az, muhtemelen 1 milyondan da az bir sürede tamamlanmış olabileceğini tahmin ediyordu.178 Valentine'ın bazı durumlarda sadece birkaç yüz bin yıllık sürelerden söz ettiği dahi oluyordu.179
Prekambriyen'de tek hücreliler ve hiçbir kompleks organa sahip olmayan Ediacaran canlıları vardı. Bunlar üç tane filum yapıyordu. Bunlara, günümüzden 530 milyon ila 525 milyon yıl önceki beş milyon yıllık dönemde, 45'in üzerinde filum eklendi. Sadece beş milyon yılda, daha önce hiçbir örneği bulunmayan göz, anten, bacak, mide, gibi organlar; bağışıklık sistemleri, sinir sistemleri, fizyolojik sistemler, gelişimsel sistemler, ve kompleks ekosistemler eklendi. Üstelik bu, tek bir lokal alanda değil, dünya çapında görülen bir yayılımdı. Darwin, geniş çaplı tesadüfi değişimlerin kompleks sistemlerdeki yıkıcı etkisini bildiğinden, sadece çok küçük değişimlere izin vermiş, hayali evrim sürecini, yeni türleri ancak çok uzun zamanlarda, dünyanın tarihinin büyük kısmında üretebilecek gibi kurgulamıştı. Dünya tarihinin yaklaşık binde biri kadar olan bir zaman diliminde hayvanlar aleminin tüm filumlarının aniden kurulması, doğal seleksiyon ve mutasyonların bu ağır işleyişiyle izah edilebilecek bir durum değildi.
Darwinistler, mutasyonların henüz tek bir yeni protein ortaya çıkarmadığını, bunların genetik bilgi üzerindeki etkisinin daima yıkıcı olduğunu gayet iyi biliyorlardı. Yaşamın kompleksliği alanında elde edilen bulgular, mutasyon senaryosunu savunmayı gitgide zorlaştırdı. Kambriyen patlaması buna bir de zaman problemini ekledi. 5 milyon yıla indirgenen patlama süresi, kıskacı daha da daralttı. Doğal seleksiyon mekanizmasının herhangi bir evrim sağlayamayacağı zaten anlaşılmıştı. Şimdi ise, Kambriyen patlamasındaki genetik bilgi artışının mutasyonlarla gerçekleşmesinin, matematiksel bir imkansızlık olduğu ortaya çıkmış oluyordu. Yani evrimin hayali mekanizmalarıyla evrim senaryosu, bir aldatmacadan ibaretti.
Japon bilim adamı Susumo Ohno, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde, Kambriyen patlamasının, mutasyon senaryosunu geçersiz kıldığını şöyle açıklıyordu:
Rastgele meydana gelen mutasyon oranının yılda, baz çifti başına 10-9 olduğunu varsayarak ve doğal seleksiyonun negatif etkilerini de göz önünde bulundurarak, DNA baz dizilerinde %1'lik bir değişiklik olabilmesi için 10 milyon yıla ihtiyaç vardır. Evrimsel zamanda ise 6-10 milyon yıl göz kırpması kadar kısadır. Hayvanlar aleminin neredeyse tüm filumlarının aniden ortaya çıkışını gösteren Kambriyen patlamasının 6-10 milyon yıllık bir zaman arasında meydana gelmesinin ise kesinlikle genlerdeki mutasyonlara bağlı değişimlerle açıklanması mümkün değildir.180
Günümüzde hiçbir evrimci, Kambriyen patlamasının Darwinizm'in doğal seleksiyon-mutasyon ikilisiyle açıklanabilir olduğunu iddia etmemektedir. Aksine, evrimci uzmanlar Kambriyen patlamasıyla ilgili bulgular karşısında Darwinizm'in mekanizmalarının geçersizliğini açıkça ifade etmektedirler. Modern bilim, bu mekanizmaların geçerliliğinin bulunmadığını açıkça ortaya koymuştur. Bunlardan hala medet ummaya çalışan Darwinistler, Kambriyen patlaması karşısında gerçek bir acizlik durumu yaşamaktadırlar. Evrimcilerin tüm çabası, karanlıklar içinde çırpınmaktan ibarettir.
Yüce Allah Enam Suresi'ndeki bir ayette şöyle bildirir:
Bizim ayetlerimizi yalan sayanlar karanlıklar içinde sağırdırlar, dilsizdirler. Allah, kimi dilerse onu şaşırtıp-saptırır, kimi dilerse de onu dosdoğru yol üzerinde kılar. (Enam Suresi, 39)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder