25 Temmuz 2013 Perşembe

Evrimcilerin Beklemedikleri Omurgalılar!

Omurgalılar, bir omurgaya, omur iliğine, kemik veya kıkırdaktan meydana gelen bir iskelete, kafatası içinde korunmuş bir beyne, kapalı bir dolaşım sistemine, iki, üç veya dört odacıktan meydana gelen bir kalbe sahip canlılardır. Balıklar, amfibiler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler şeklinde beş sınıftan meydana gelirler. Yeryüzünde geniş bir dağılım sergilerler ve bedenlerinde oldukça gelişmiş, kompleks yapılar bulunur.
Omurgalılar, kordalılar filumuna dahil edilen bir gruptur. Kordalılar filumuna dahil olan canlılar, "sırtipi" denilen bir sinir tüpüne sahiptirler. Bunlardan bazıları omurgalı, bazıları ise omurgasızdır. Omurgalılarla ilgili fosil kaydı, uzun yıllar Kambriyen örneklerinden noksan kalmıştır. Bu nedenle ilk omurgalı örneklerinin, en eski omurgalı fosillerinin bulunduğu Devonyen dönemine ait olduğu kabul edilmiştir.
Pikaia
Evrimci fosil bilimciler, omurgalıların, diğer ana gruplara oranla daha geç ortaya çıktıklarını düşünüyorlardı. Bunun nedeni, omurgalıların ileri derecede kompleks bir grubu tarif etmesiydi. İnsanın da ait olduğu bu kompleks grubun, kademeli ve nispeten geç ortaya çıkmış olması gerektiğini iddia eden evrimciler, Kambriyen kayalarında omurgalılara ait bir kalıntı olmamasını uzun yıllar bir propaganda malzemesi olarak kullanmışlardı. Evrimci paleontolog Stephen J. Gould'un da kabul ettiği gibi, Darwinist ders kitapları, Kambriyen'de omurgalılara ait herhangi bir kanıt bulunmamış olmasını, özellikle ön plana çıkarıp vurgulamışlardı. Bunu Kambriyen kayalarının sözde Darwin'in evrim teorisini doğrular bir özelliği olarak lanse etmeye çalışmışlardı. Evrimciler, omurgalıların evrimi senaryolarında bir Kambriyen kordalısı olan Pikaia'nın tüm omurgalıların atası olduğunu ileri sürmüşlerdi.
Ancak bu iddialarının geçersiz olduğunu kısa süre içinde gördüler.
Çin'deki Kambriyen yataklarında sürdürülen kazı çalışmaları, evrimcilerin omurgalılarla ilgili hikayelerini altüst eden sonuçlar ortaya koymuştur. Nanjing Paleontoloji ve Jeoloji Enstitüsü profesörü Jun-Yuan Chen ve ekibince bu kazılarda ortaya çıkarılan Haikouella isimli kordalı; beyin, kalp ve damar sistemi, solungaçlar, notokord ve gelişmiş bir kas yapısına ve muhtemelen bir çift göze sahiptir. Bilim yazarı Fred Heeren, Haikouella bulgusunun, Pikaia ile ilgili evrimci beklentilerin tam zıddı sonuçlar ortaya koyduğunu şöyle anlatır:
Biyolog [Chen] Orta Kambriyen döneminden olan ve daha önceleri dünyanın en eski kordalısı konumuna yükseltilen Pikaia isimli canlının, ilkel bir atası olabilecek bir canlı görmeyi umuyordu. Ancak Chen, Pikaia'nın daha az kompleks bir ataya sahip olduğuna kanıt bulmadı, bunun yerine birçok omurgalı karakteristiği sergileyen ve 15 milyon yıl daha yaşlı olan bir kordalı buldu.82
Evrimciler böylece on yıllar boyu ders kitaplarında omurgalıların atası olarak lanse ettikleri Pikaia'dan vazgeçmek zorunda kalmışlardır. Çünkü ilk kordalının, çok gelişmiş bir anatomiye sahip olması, üstelik Pikaia'dan on beş milyon yıl önce yaşamış olması, evrim teorisinin iddialarını altüst eden bir gerçek olarak karşılarına çıkmıştır. Böylece omurgalıların evrimi senaryosu, bu grubun hayali atasının devre dışı kalmasıyla darbe almıştır. Ancak asıl darbe, Kambriyen döneminde omurgalıların da yaşamış olduğunu gösteren bulgularla gelmiştir.
Söz konusu bulgular, Çin'in Yunnan bölgesinin başkenti olan Kunming yakınlarında Haikou'da bulunan 530 milyon yıl öncesine ait fosilleşmiş bir balığın kalıntılarıydı. Bu kalıntılar, evrimci bilim adamları için gerçek anlamda bir şoktu. Çinli, İngiliz, Fransız ve Japon bilim adamlarının araştırmaları, bu canlının bir omurgalıya ait olduğunu gösteriyordu. Canlının kafası ve omurgası ile ilgili tüm ayrıntılar, fosil kalıntılarından görülebiliyordu. Kafasından çıkan küçük loblar şeklindeki uzantılar, gözler ve muhtemel burunla ilgili keseler, canlının özellikleri ile ilgili çok detaylı bilgiler verebiliyordu.83 Omurgalı özelliği olarak ortaya çıkan pek çok detay, bilim adamlarının tam karşısındaydı. Üstelik de 530 milyon yıl öncesine ait bir fosil örneği üzerinde…84
Bu balığın ismi, Haikouichthy'dir. Bilim adamları, söz konusu canlının solungaçları ve miyotomlar adı verilen kaslarının diziliş özellikleri nedeniyle tam olarak bir balık olduğunda hemfikirdirler. Çünkü bu özellikler yalnızca balıklara has özelliklerdir.85 Üstelik, Haikouichthy Kambriyen'e ait tek balık fosili değildir. Chengjiang'da Myllokunmingia isimli bir başka balık fosili de ele geçirilmiştir. Paris'teki Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden paleontolog Philippe Janvier bunların "kesinlikle omurgalı" olduğunu belirtmekte ve önemlerini şöyle anlatmaktadır:
Bunlar önemli çünkü şu ana kadar omurgalılar yaşamın Big Bang'i dediğimiz, fosil kayıtlarında tüm ana hayvan gruplarının aniden ortaya çıktığı eski ama büyük Kambriyen patlamasında noksandılar. Kesinlikle diyebiliriz ki, bunlar omurgalılardır.86
Evrim teorisi canlıların kademeli bir gelişim ile ortaya çıktığını, dolayısıyla canlılardaki kompleks yapıların ancak hayali evrim sürecinin sonlarında ortaya çıkmasının bekleneceğini iddia eder. Kambriyen kordalısı Haikouella ile Kambriyen balıkları Haikouichthy ve Myllokunmingia, bu açıdan evrim teorisi için çok büyük problem oluşturmuşlardır. Çünkü bu canlılar, kordalıların evrimi senaryosu için gerekli zamandan 15, balıkların evrimi senaryosundan ise tam 50 milyon yıl "eksiltmiş"lerdir. Böylece evrimsel senaryoların başlangıç zamanı, hayvanların ani ortaya çıkış zamanına gelip dayanmış, bu canlıların evrimleştiği öne sürülebilecek süreç sıfırlanmıştır.
Bu keşifler, elbette evrimci çevrelerde büyük bir şaşkınlık yaratmıştır. Omurgalıların Kambriyen döneminde ani ortaya çıkışlarının açıklanması gerekmektedir. Ve bu durum, onlar için zaten soru işaretleriyle dolu olan Kambriyen dönemi problemine eklenmiş belki de en büyük sorunlardandır. Artık evrimcilerin büyük bir kısmı, şimdiye kadar iddia ettikleri omurgalıların kökeni senaryolarını, yavaş yavaş bir kenara bırakmak ve bu konuda cevapsız olduklarını kabul etmek zorunda kalmışlardır.

Fosillerin Ortaya Çıkardığı Gerçek

John Maynard Smith
Kambriyen kayalıkları, araştırıldıkları süre boyunca sürekli olarak yeni yapıların özelliklerini sundular. Bildiğimiz canlı çeşitliliğini zenginleştiren ve "ortak ata" gibi dayanaksız iddiaları tümüyle ortadan kaldıran önemli örnekler ortaya koydular. Kambriyen canlılarının nasıl ortaya çıktıklarına dair açıklama arayan evrimciler için, görünümleri ve yaşam şekilleri daha önceden hiçbir şekilde bilinmeyen bu canlıların varlığı çok büyük bir zorluk olarak karşılarına çıktı.
Bu çeşitliliğin sınırlarını, evrimci John Maynard Smith kitabında şu şekilde açıklamıştır:
Burgess Shale fosilleri yaklaşık 50 yıldır biliniyordu. Ama son zamanlarda tekrar incelendiler. Kambriyen devrinde çok çeşitli formların bulunduğu ve bunların bazılarının günümüzde var olan her şeyden farklı olarak tamamen temel vücut yapıları ile birbirlerinden ayrıldıkları, bugün açık bir gerçektir. Aynı zamanda, şu anda var olan tüm yapılar, küçük istisnalar dışında Kambriyen'de tam olarak bulunmaktadır.87
American Museum of Natural History (Amerikan Doğa Tarihi Müzesi) paleontologlarından evrimci Niles Eldredge ise, bu mükemmel çeşitliliği şu sözlerle ifade etmiş ve olayın olağanüstülüğünü itiraf etmek zorunda kalmıştır:
(Ediacaran döneminden) Sonra patlama gibi bir şey meydana geliyor. Yaklaşık altı yüz milyon yıl önce başlıyor ve on ila on beş milyon yıl boyunca devam ediyor. Günümüz denizlerinde hala varlıklarını koruyan hayvanların en önemli türlerinin ilk bilinen temsilcileri, ani bir şekilde ortaya çıkıyorlar. Bu daha çok, kayalardan alınan kayıtlarda grafiksel olarak ortaya çıkan süresi uzamış bir olaydır: Dünya'nın her yerinde, aşağı yukarı aynı zamanda, kayaların kalın sıralarında, kolaylıkla tespit edilebilen fosillerin, kabuklu omurgasızların, mükemmel çeşitlerinin bulunduğu tortullarla sarılmış bir şekilde. Bunlar; trilobitler, brachiopod'lar (duyargalarına yakın kabukları bulunan omurgasız), yumuşakçalar. Modern okyanuslarda gördüğümüz sert kabuklu omurgasızların tüm tipik formları... altı yüz milyon yıl önceki denizlerde bulunuyorlardı.
Tartışmasız, sizin ilahınız gerçekten birdir. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi'dir, doğuların da Rabbi'dir.
(Saffat Suresi 4-5)
Eldredge, bunun evrime bir delil getirmektense, yaratılış lehinde bir keşif olduğunu belirttikten sonra sözlerine şöyle devam eder:
Gerçekten de, jeologların, Kambriyen döneminin başı olarak niteledikleri çok çeşitli, çok iyi korunmuş haldeki fosil türlerinin aniden ortaya çıkışları, etkileyici entelektüel bir meydan okumadır.88
Sayısız Kambriyen canlısının fosillerinin bulunduğu Kanada'daki Burgess Shale faunası.
18 Ekim 1997 tarihli New Scientist dergisindeki yazısında Bob Holmes da Kambriyen gerçeğini şu şekilde tasvir etmiştir:
Camdan gökdelenler, gotik katedraller, Kral George dönemi teraslar, Şinto ibadethaneleri, Victoria tarzı tren istasyonları, Bauhaus'lar, eskimo evleri, Tudor dönemi modelleri... Bütün bu insan hünerleri olan mimari tarzların, 15. yüzyılın ortalarında 35 yıllık bir zaman içinde tasarlandıklarını hayal edin. Günümüz tarihçilerinin, engin yaratıcılık penceresini neyin başardığını anlayabilmek için nasıl büyük bir heves içinde birbirlerini ezip geçtiklerini düşünün. Bu, genel anlamda paleontologların Kambriyen patlaması ile ilgili olarak hissettikleri şeydir.
Sadece 35 milyon yıl içinde, evrim için bir göz kırpması kadar sayılacak bir zamanda, hayvan yaşamı, gezegenin daha önce gördüğü ve ondan beri görebileceği her şeyi gölgede bırakan bir keşfin meydana geldiği patlama ile ortaya çıkmıştır.89
"Gezegenin görüp görebileceği keşif" tanımlaması gerçekten de Kambriyen patlaması için oldukça uygundur. Çünkü yeryüzündeki en kompleks varlık alemi olan "canlı dünyası", bu kompleksliğin sayısız özelliğini bir sanat eseri şeklinde sergileyerek aniden ortaya çıkmıştır. Kambriyen patlaması, hiçbir canlının (bazı bakteriler ve diğer tek hücreliler dışında) var olmadığı bir zamanda her şeyin aniden ortaya çıktığı bir andır. Ve ortaya çıkan eserler, kuşkusuz tarihi binalarla, dev gökdelenlerle kıyaslanmayacak kadar olağanüstüdür. Bu olağanüstü çeşitlilik elbette Darwinistlerin iddia ettiği gibi şuursuz tesadüflerin ürünü değildir. Bunların her biri Yaratıcımız olan Allah'ın kusursuz yaratışının örnekleridir:
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
Onlar, göklerin ve yerin 'bağımlı olduğu egemenliğe ve sünnete' (melekût) Allah'ın yarattığı şeylere ve ihtimal (verip) ecellerinin
pek yaklaştığına bakmıyorlar mı? Bundan sonra onlar artık
hangi söze inanacaklar?
(Araf Suresi, 185)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder