25 Temmuz 2013 Perşembe

Hox Genleri

Kambriyen patlamasının hayali evrimsel kökenine dair herhangi bir açıklama getiremeyen evrimciler, şu önemli gerçeğin aslında açıkça farkına varmışlardı: Genetik biliminin ortaya koyduğu yenilikler, birbirinden olağanüstü derecede farklılık gösteren çeşit çeşit canlıların, "ortak bir ata"ya sahip olduğu iddiasını tümüyle geçersiz kılıyordu. Bu durum karşısında evrimciler iddialarını, genetik bilimine uydurma ihtiyacı duydular. Hox genleri iddiası, bu çabanın sonunda ortaya atıldı.
Hox (homeobox) genleri, farklı hayvan gruplarında ortak olarak bulunduğu keşfedilen bir grup gendir. Bunları diğer genlerden ayıran özellikleri, canlıların vücutlarının inşasında üstlendikleri merkezi görevdir. Hox genleri, döllenmiş yumurta hücresinden yetişkinliğe kadar tüm canlı gelişimini kontrol eden; belli bir organı inşa edecek genlere, ne zaman ve nerede devreye gireceklerini söyleyen yönetici genlerdir. Hox genleri, embriyo hücrelerinde vücutta hangi yapıların nerede bulunacaklarını ve bu nedenle de neye dönüşeceklerini belirleyen genlerdir. Örneğin omuriliği meydana getirecek olan hücreler, daha ilk embriyonun oluştuğu andan itibaren, omurilik bölgesine yerleşirler. Gözler için belirlenen hücreler de, baş kısmındaki yerlerini alırlar. Bu düzen, Hox genlerinde kodlanmıştır. Hox genlerinin verdiği komutlar, yine Hox genlerinin ürettiği 60 amino asit dizilimli bir başlatıcı proteinle ulaştırılır. Bu protein, ilgili genlere bağlanarak onları harekete geçirir. Öte yandan, herhangi bir organın, örneğin gözün, üretim bilgileri Hox genlerinde bulunmaz. Onlar sadece bu bilgiyi taşıyan genleri aktif veya pasif hale geçirmekle yükümlüdürler. Kısacası Hox genleri, sadece belli bir üretimle ilgili gen grubunu açıp kapatan düğmeler gibidir. Örneğin memelilerdeki vücut planı, mimarisi, görünüşü ve gelişimi yaklaşık 40 kadar Hox geni ile kontrol edilmektedir.145
Hox genlerinin kromozom üzerindeki diziliş sıraları, yine bu genlerin beden üzerindeki dizilimleriyle aynıdır. Drosophilia meyve sineklerinde bu genlerin yerlerinin değiştirilmesi, kafaları karınlarından çıkan garip canlıların ortaya çıkmalarına sebep olmuştur. Dolayısıyla, bu kompleks yapılarda meydana gelen "bilinçli" bir mutasyonun bile, yıkıcı etkileri olduğu açıktır. Bu gerçek, konuyla ilgili tüm Darwinist iddiaları ortadan kaldırmaktadır.
Hox genlerinin önemli bir özellikleri, genlerin kromozom üzerindeki diziliş sıralarının, yine bu genlerin ilgili oldukları bölgelerin beden üzerindeki dizilimleriyle aynı olmasıdır. Örneğin bir sineği başından itibaren inceleyecek olursak, bedeninin çeşitli bölümlerden meydana geldiğini görebiliriz. Baş kısmı, gövde kısmı ve karın kısmı. Sineğin Homeobox genlerinde, önce kafanın üretimini yöneten gen, sonra gövdenin üretimini yöneten gen gelir ve sıra bu şekilde devam eder.
Bilim adamları bu dizilimi keşfettiklerinde Hox genlerinin dizilimleriyle oynamanın canlı üzerinde ne gibi etkiler ortaya çıkaracağını merak etmiş, bunun için bazı mutasyon deneyleri gerçekleştirmişlerdir. Drosophiliameyve sineklerinde bu genlerin yerlerinin değiştirilmesi, kafaları karınlarından, kolları kafalarından çıkan garip varlıkların ortaya çıkmalarına neden olmuştur.146
Bu sonuçlar, canlıların ne denli kompleks olduğunu, bu komplekslik üzerindeki rastlantısal değişimlerin (mutasyonların) organizma üzerinde kaçınılmaz olarak yıkıcı olduğunu açıkça göstermiştir. Böylece, Hox mutasyonlarının canlıları başka canlılara evrimleştirebileceği düşüncesinin bir hayalden ibaret olduğu ortaya çıkmıştır. Güney Carolina Tıp Üniversitesi Biyokimya ve Moleküler Biyoloji bölümünden Dr. Christian Schwabe, bu yöndeki sonuçları şöyle ifade eder: Homeotik genler gibi kontrol genleri, fenotipleri* muhtemelen değiştirebilen mutasyonların hedefleri olabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, kompleks bir sistemdeki değişiklikler ne kadar merkezi olursa bunların çevresel etkileri de o kadar yıkıcı olur… Drosophilia [meyve sineği] genlerinde meydana getirilen homeotik değişimler, sadece çirkin ve garip varlıklarla son bulmuştur ve çoğu deneyci, mutasyona uğrattıkları Drosophilialardan bir arı elde etmeyi umut etmemektedirler.147 Görüldüğü gibi bir canlının gelişimi son derece kompleks bir süreçtir. Böylesine kompleks bir süreci yöneten Hox genleri ise, rastlantısal değişim senaryolarını kesin olarak reddetmektedir. Ancak yine de, bazı evrimciler bilimin gösterdiği bu gerçeği görmezden gelerek Hox genleriyle ilgili evrimsel senaryoları savunmayı kendilerince sürdürmektedirler. Berkeley'deki California Üniversitesi'nden James Valentine, Chicago Üniversitesi'nden David Jablonski ve Washington DC'deki Doğal Tarih Müzesi'nden Douglas Erwin, Hox genleriyle Kambriyen canlılarının ani ortaya çıkışını bağdaştırmakta, bu dönemde ortaya çıkan çok sayıda filumun, bu genlerde meydana gelen mutasyonlar sonucunda farklılaştığını öne sürmektedirler. Bu senaryoyu Hox mutasyonlarının bilinen yıkıcı etkisinden korumak içinse "o dönemdeki Hox genleri çok esnekti, kapasite olarak değişime izin veriyorlardı" gibi hiçbir bilimsel gözleme dayanmayan, tamamen yapay bir iddiaya sarılmaktadırlar. Cambridge Üniversitesi'nden Simon Conway Morris, bu varsayılan esnekliğin hiçbir bilimsel dayanağının olmadığını şu şekilde ifade etmiştir:
Valentine'e göre, tıpkı konuşma dilinin tüm insan kültürünü destekleyecek kadar esnek olması gibi, genlerin bu dizilimini ifade eden genetik dil de şaşırtıcı hayvan çeşitliliğinin tamamının sebebi olabilecek kadar temel, güçlü ve uyumlandırabilir nitelikteydi.
Bunları duymak çok güzeldi, fakat cesurca iddialarda bulunmak işin kolay yanıydı. Diğer meslektaşlarını ikna etmek için birtakım delillerin olması gerekiyordu. Valentine'in, Jablonski'nin ve Erwin'in, bu genlerin Kambriyen'de gerçekten mevcut olduklarını göstermeleri gerekiyordu. Bu bir problem oluşturuyordu – genler fosil bırakmıyorlardı. En azından yarım milyar yıl ve daha öncesinden kalanlar.148
Zoolog ve moleküler biyolog Dr. Raymond G. Bohlin ise Kambriyen'deki Hox genlerinin hayali esnekliğiyle ilgili varsayımın bilim dışı yönünü şu şekilde anlatır:
Bazı evrimciler daha da ileri giderek Kambriyen'de işleyen evrim mekanizmasının, o zamandan bu zamana süregelenden tamamen farklı olduğunu iddia ettiler. Bu durum, söz konusu mekanizmaları hiçbir zaman inceleyemeyeceğimiz ihtimalini, çünkü düzgün genetik yapılara sahip bu canlıların şu anda var olmadıklarını ortaya çıkarmaktadır. Elimizde sadece Kambriyen canlıları vardır ve bunların öncüleri bulunmamaktadır. Bu nedenle spekülasyonlar çılgınca ve kontrol edilemez bir hale gelecektir, çünkü bu teorileri test edebilme yolu olmayacaktır. Fosiller genetik organizasyonların izlerini hiçbir zaman bırakmazlar.149
Hox genlerinin fosil kayıtlarında yer almaması, evrimciler açısından bir problemdir. Ancak evrimciler, Kambriyen canlılarının söz konusu genlerini fosillerde bulmuş olsalar da kendileri için sorun çözümlenmiş olmayacaktır. Çünkü Hox genlerinin yapı ve işlevleri, evrim teorisini desteklememektedir. Bu genlerin özelliği, sadece zaten kodlanmış olan yapıları kontrol etmeleridir. Bu genler, yeni bir yapıyı kodlayamaz, olmayan bir özelliği organizmaya ekleyemezler. Yapıların oluşması için yeni genetik bilgiyi sağlamazlar. Onlar sadece düzenleyicidirler. Kendilerine verilmiş bilgileri kullanır ve onları, Allah'ın izni ve dilemesiyle, vücut içinde bir düzen oluşturacak şekilde organize ederler. Dolayısıyla, bir canlıdan, tamamen farklı başka bir canlının oluşması için gereken yeni bilgilerin, yeni yapıların ve yeni organların sebebi olmaları mümkün değildir.
Çin'in Chengjiang faunasındaki Kambriyen fosillerini bulan ve bunlar üzerinde uzun araştırmalar yapan San Francisco Biyoloji Departmanı'nın başında bulunan Dr. Paul Chien, bu konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir.
Başka teoriler de vardır. Berkeley profesörü James Valentine'ınki gibi. (...) Gelişen biyolojide embriyo üzerindeki çalışmalar, Hox geni adı verilen büyük bir keşfi ortaya çıkardı. Bunlar düzenleyici genlerdir ve göz ve diğer yapıların gelişiminin açma kapama düğmeleridir.
Valentine, ilkel organizmaların yeterli miktarda Hox genlerinin bulunduğunu ve bunların aniden farklı yapılar meydana getirdiklerini savunmaktadır. Böylelikle Kambriyen patlamasını bu Hox geni kümeleşmesi ile ilişkilendirmeye çalışır. Ama sanırım pek çok teorik zorluk ile karşı karşıya kalmaktadır.
Jonathan Wells'in ise Hox geninin bunları yapamayacağına dair bir fikri vardır. Hox genlerinin sadece düğmeler olduğunu belirtir. Farklı sistemlerde bu düğmeyi açabilirsiniz ve bu sadece çalışır veya durur. Ama Hox genleri ile yeni bir bilgi ekleyemezsiniz.150
Evrimcilerin açıklayamadıkları bir başka nokta da, ilk Hox geninin nasıl ortaya çıkmış olduğudur. Evrimciler, Hox genlerinin oluşturduğu yığınların Kambriyen çeşitliliğine sebep olduklarını iddia ederler. Ancak son derece kompleks bir yapıya, mükemmel bir dizilim ve işleyişe sahip olan bu düzenleyici genlerin nasıl ortaya çıktıkları konusunda sessizdirler. Farklı özelliklerin düzenlenmesini kontrol eden farklı genlerin, birbirlerinden evrimleştiklerini iddia ederler, ki bu bilimsel olarak imkansızdır. Zaten tüm bunların "atası" olduğunu iddia ettikleri hayali "ilk Hox geninin" tesadüfen nasıl ortaya çıktığı da hala açıklama beklemektedir.
Simon Conway Morris’in Kambriyen canlılarını konu alan kitabı “The Crucible of Creation”.
Kaldı ki Hox genlerinde, Kambriyen patlaması gibi biyolojik bir Big Bang ortaya çıkaracak potansiyel bulunduğunu iddia edenler, bunun neden doğa tarihinin sonraki 540 milyon yıllık bölümünde gerçekleşmediğini de açıklamak zorundadır. Hox genlerinde böyle bir potansiyel varsa, Kambriyen sonrası dönemde yaşamış canlılar neden başka patlamalar meydana getirmemiş, neden bambaşka filumlar ortaya çıkmamıştır? Bu durum günümüz için de geçerlidir. Neden günümüz bilim adamları böyle değişimlere şahit olmamaktadırlar? NatureScience gibi bilim dergilerinde bu gibi gözlemlerin devamlı olarak rapor edilmesi gerekirken, neden yayınlanmış tek bir örnek dahi bulunmamaktadır?
Ayrıca Hox mutasyonlarının -daha önce belirttiğimiz meyve sineklerinde görüldüğü gibi- garip varlıklar meydana getirdiği bir gerçektir. Kambriyen filumlarının daha önce yaşamış tek hücrelilerden evrimleştiği teorisi de, sayısız canlının sakat doğmuş olmasını gerektirir. Dolayısıyla eğer Kambriyen filumları Hox mutasyonlarıyla ortaya çıkmışsa, sayısız garip canlının fosilleri nerededir? Örneğin neden ayakları kafasından çıkmış trilobit fosillerine rastlanmamaktadır? Neden canlılar fosil kayıtlarında daima kusursuzca gelişmiş yapıdadır?
Evrim teorisinin bunlara verebilecek hiçbir cevabı yoktur.
Simon Conway Morris, bu "cevapsızlığı" kitabında şöyle itiraf eder:
Eğer bizler, vücut bölümleri ve kol ve bacaklar gibi özelliklerin oluştuğu bir seri embriyotik aşama yoluyla döllenmiş bir yumurtadan bir hayvanın nasıl geliştiğini açıklayabilirsek, bu durumda bu bilgiyi Kambriyen patlamasına da uygulama gibi olağanüstü bir ihtimal oluşur. Peki farklı canlılar, farklı genetik talimat dizilerine sahip midirler? Eğer öyleyse, bunlar nasıl evrimleşmiş olabilirler ve Kambriyen evrimsel patlamasında bugün var olmayan özel mekanizmalar mı görev almıştır? İstisnai olarak gevşek olan genetik talimat dizilerinin, Kambriyen sularındaki hayvan vücut planlarının görünür bolluğunu açıklamak için nadiren de olsa değişken olduğunu öne sürmek gerekli midir? Hala, kesin cevaplar vermekten çok uzağız, ama şu anda ve her nasılsa sürpriz bir şekilde, bütün bu sorulara verilecek cevap 'Hayır' gibi görünüyor.151
Kuşkusuz hayali bir evrimsel gelişimin Hox genleriyle nasıl sağlanacağına evrimcilerin tam anlamıyla cevapsız kalması, Hox genleriyle ilgili Kambriyen senaryosunun tümüyle tutarsız, körü körüne bir inançtan ibaret olduğunu açıkça göstermektedir. Hox genlerinin Kambriyen canlılarının evrimine ve çeşitliliğine sebep olduğu iddiası, bilimsellikten tamamen uzak ve spekülatiftir. Time dergisindeki "When Life Exploded" (Yaşam Patladığında) başlıklı Kambriyen patlamasını konu alan yazıda, evrimcilerin Hox geni iddiasının hayal ürünü olduğu gerçeği, açıkça ifade edilmiştir:
Elbette, Kambriyen patlamasını neyin mümkün kıldığını anlamak, bunun nasıl bu kadar hızlı gerçekleştiği gibi çok daha büyük bir soruyu yanıtlamamaktadır. Burada bilim adamları nazik bir şekilde ince buz şeklindeki verilerin üzerinden kaymakta, somut delillerden çok sezgilere dayanan senaryolar öne sürmektedirler.152
Kambriyen canlılarının nasıl meydana çıktıkları ile ilgili olarak ortaya atılan her teori, bir zandır, evrimcilerin gerçekleşmiş olmasını çok istedikleri bir hikayedir. Evrimciler, bilimsel olarak gerçekleşme ihtimali olmadığını çok iyi bilmelerine rağmen, iddialarından vazgeçmez, birini savunamaz hale gelince, diğerini üretirler. Bu hayal gücü, evrimciler için sorun değildir. Dünya üzerindeki canlı tarihini zaten tamamen baştan kurgulamışlardır ve bu senaryonun içindeki detaylara da yeni hikayeler uydurmakta sakınca görmezler. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, ortada, kesin olarak açıklayamadıkları Kambriyen canlıları vardır.
Allah ayetinde şu şekilde buyurmaktadır:
Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. (Al-i İmran Suresi, 54)
İşte inkar edenler, ayette belirtilen bu gerçekten habersizdirler. Allah'ı inkar eden, Allah'a karşı mücadelede kararlı olanların mutlaka Allah'ın düzeni ile karşılaşacaklarını bilmemektedirler. Her şeyi Allah'ın yarattığına inanmayı reddettikleri için, yerde ve gökte olanların tümünün, kendi yapıp ettiklerinin tamamının, Allah'ın kontrolünde olduğunu anlamazlar. Allah'ın kusursuz yaratışını, Kendisi'ne karşı gelenlerin hangi örneklerle ortaya çıkacaklarını bildiğini kavrayamazlar. Allah'a karşı getirilen tüm örneklerin, tüm iddiaların, daha baştan geçersiz olduğunu görüp idrak edemezler. İşte bu nedenle boşa uğraşıp durur, yaratılış gerçeğine karşı sürekli olarak teoriler üretmeye kalkışırlar. Asla sonuç alamayacakları bir yola sapar ve ömürlerini bu uğurda harcar dururlar. Oysa onları da, 530 milyon yıl önce yaşamış olan Kambriyen canlılarını da yaratmış olan Allah'tır ve Allah, onların her yaptığını bilen ve görendir. Her birinin yaptıklarını ahirette mutlaka kendilerine haber verecektir.
Dikkatli olun; göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. O, üzerinde bulunduğunuz şeyi elbette bilir. Ve O'na döndürülecekleri gün, yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah, herşeyi bilendir. (Nur Suresi, 64)


Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder