25 Temmuz 2013 Perşembe

Darwinizm’in Dünyayı Aldatmasının Psikolojik Nedenleri

Sadece tüm canlılığı birbirine bağlayan büyük bir benzerlik şablonu bulunduğunun tahmin edilmesi evrimi ispatlamaz, ancak bilim bizim (evrimcilerin) evrenin nasıl inşa edildiği ve nasıl davrandığı hakkındaki tespitlerimizi yalanlayarak ve çürüterek ilerler…53 Evrimci paleontoloji profesörü Niles Eldredge
Darwinizm, son derece ilkel bir mantık örgüsü üzerine kuruludur. Başta Darwin olmak üzere, tüm Darwinizm taraftarları çok yüzeysel bir anlayışla hareket ederler. Detaylara girmez, detaylar üzerinde araştırma yapmak, ayrıntılardaki muhteşem sistemler üzerinde düşünmek istemezler. Mantıkları son derece basittir: "İlk başta atom vardı, o patladı, art arda gelen tesadüfler neticesinde evren oluştu" derler. Ancak, son derece kompleks bir yapıya sahip, günümüzde dahi tüm parçacıklarının nasıl hareket ettiği tam olarak anlaşılamamış olan atomun nasıl ortaya çıktığını hiç düşünmezler.
Son derece hassas sistemlere sahip devasa galaksilerin ve üzerinde yaşadığımız Dünya'ya ait özel şartların iddia ettikleri gibi tesadüfen nasıl oluşabileceğini sorgulamazlar. "Bir çamurun içinde kendi kendine protein oluştu, sonra bu protein karar verip hücreyi oluşturdu" derler. Oysa hücrenin, indirgenemez komplekslikte muhteşem bir yapısının olduğunu ve günümüz teknolojisiyle bile oluşturulamadığını düşünmezler. Hücrenin içinde, protein dışında sayısız kompleks yapının da aynı anda ortaya çıkması gerektiğini, DNA gibi son derece kompleks bir molekülün de aynı anda meydana gelmesi gerektiğini hesaba katmazlar. Darwinistlerin bu derece yüzeysel olmalarının ve derin düşünmemelerinin en başta gelen nedenlerinden biri, Allah'ın üstün gücünü ve sanatını görmezlikten gelip, tesadüfleri kendilerine sözde ilah edinmiş olmalarıdır.
Darwinistler için tesadüfler, mucizeler meydana getiren sahte bir ilahtır. Oysa tesadüfler, birbirinden güzel çiçekleri, teknolojiyi, kelebekleri, kuşları, üzümü, çileği, insanı, hatta tek bir hücreyi bile ortaya çıkaramazlar. Darwinizm ise, bu büyük mantık zafiyetini görmezden gelir.
Evrimci mantığa göre etrafınızda gördüğünüz her şey kör tesadüflerin ürünüdür. Elektron mikroskobunda hücreyi inceleyip DNA'nın yapısını keşfeden, gen haritasını çıkaran bilim adamları, dünya siyasetine yön veren politikacılar, içinde yaşadığımız şehirler, sahip olduğumuz medeniyet, ağaçlar, çiçekler, kuşlar, sinekler, kelebekler, arılar, timsahlar, kediler, kaplanlar, aslanlar, balıklar kısaca evren ve içindeki her şey, evrimci mantığa göre uzun zaman dilimleri içinde arka arkaya oluşan tesadüflerin eseridir. Tesadüf, Darwinist zihniyet için adeta büyülü bir kelimedir. Bir Darwinist'e soracağınız hemen her sorunun cevabı, "tesadüfler, bu konuyu halletti" olacaktır.
Tesadüflere olağanüstü bir güç atfeden Darwinistler, Darwinizm'in sırlarını bilen derin alimlerin var olduğunu zannederler. Bu kişilerin bir gün çıkıp bütün bilgileri ortaya dökeceklerini, şimdiye kadar tespit edilememiş bilimsel delilleri ortaya çıkaracaklarını ve bu şekilde evrimin kesin olarak kanıtlanacağını zannederler. Oysa böyle bir şey yoktur. Bu, Darwin'den miras kalan bir beklentiden ibarettir. Darwin de teorisini büyük bir mantık zafiyeti üzerine kurgulamış ve teorisinin açmazlarını ortadan kaldırabilecek delillerin bir gün bir şekilde mutlaka bulunacağını hayal etmişti. Bu beklenti, tıpkı günümüz Darwinistlerinin beklentileri gibi boşa çıkmış, evrim teorisi 21. yüzyıl bilimine ve teknolojisine rağmen ispatlanamamış, tam tersine yalanlanmıştır. Ancak bu gerçek Darwinistler tarafından göz ardı edilir. Çünkü Darwinist bilim adamları için asıl olan, teorinin ispatlanamamış olmasına rağmen bir şekilde ayakta tutulmasıdır. Önemli olan, bilim ve bilimin gösterdiği gerçekler değil, adeta bir din gibi benimsenen Darwinizm'e olan bağlılıktır. Amerikalı profesör Phillip Johnson ise, Darwinizm'e olan bağlılığın gerçek yüzünü şöyle açıklar:
Modern bilimin liderleri, kendilerini bir Yaratıcı'nın var olduğunu kabul edenlere karşı girişilen bir savaşın öncüleri olarak görmekteler... Darwinizm ise, bu savaşta yeri doldurulamaz bir ideolojik rol oynamaktadır. İşte bu nedenle, bugün bilim çevreleri, Darwinizm'i test etmeyi değil, ne olursa olsun korumayı kendilerine amaç edinmişlerdir. Bilimsel araştırmaların kuralları da, bu ideolojiyi doğrulayacak şekilde belirlenmektedir.54 Amerikalı profesör Phillip Johnson
Bunun için en sık başvurulan yöntem ise, defalarca deşifre olmuş bilimsel sahtekarlıklar, yalanlar ve aldatmacalardır. İnsanların büyük bir çoğunluğunun, evrim teorisinin bilimsel bulgular karşısında yenilgiye uğradığını bilmemelerinden faydalanılarak, sahte deliller ortaya sürülür. Bu uydurma deliller adeta reddedilmesi mümkün olmayan bilimsel veriler gibi tanıtılır. Bir dizi yalan ve aldatmaca, doğruluğundan şüphe bile edilmemesi gereken bilgilermiş gibi sürekli gündemde tutulur. Bu esnada, ortaya konulan iddiaların sorgulanmasına bile gerek yokmuş izlenimi uyandırılır. Bir süre sonra insanların önemli bir kısmı bu telkinlerin etkisi altına girer ve evrim teorisini bilimin sözde ayrılmaz bir parçasıymış gibi değerlendirmeye başlar.
Coelacanth, canlısı bulunana kadar, evrimciler tarafından en önemli ara form örneği olarak sunuluyordu. Coelacanth'ın defalarca canlı örneğinin bulunması, evrim teorisini büyük bir çöküşe uğratmıştır.
Bu yoğun propaganda nedeniyle insanların bir kısmı, halen, evrimin yaşandığını gösterebilecek tek bir ara fosil bile olmadığını bilmemektedir. Bir kısmı ise ara fosillerin olduğunu, ama bir yerlerde saklandığını zannetmektedir. Pek çok kişi, soyu tükenmiş olan Archaeopteryx'in günümüz kuşları gibi bir kuş olduğunu bilmemekte, bunu ara fosil zannetmektedir. Bazı insanlar, yıllarca, sözde evrimin delili bir ara fosil gibi sergilenen Coelacanth'ın, hala günümüz denizlerinde yaşamakta olan kompleks özelliklerde bir dip balığı olduğunun anlaşıldığından haberdar değildir. Bazı insanlar ise bir çamur birikintisinin içinden günün birinde tek hücreli canlıların oluştuğunu zanneder, hatta bazıları su birikintisinin içinde bir süre sonra kendi kendine kurbağa oluşabileceğine bile inanır. Bir kısım kişiler de, Darwinistlerin telkinlerine aldanarak, sürüngenlerin sinek avlarken kanatlanıp kuşa dönüştüğünü zannederler. Ama, Darwinist telkinler nedeniyle, sürüngenin avlamaya çalıştığı sineğin mükemmel bir sistemle kanatlarını saniyede 500 kere çırparak zaten uçmakta olduğunu düşünmezler. Çünkü Darwinizm "mümkün olduğunca düşünmemek" üzerine inşa edilmiş bir ideolojidir. İnsanları da düşünmemeye, detaylara dikkat vermemeye, sadece körü körüne söylenenlere inanmaya sevk eder. İşin aslı ise, ancak bu konudaki gerçekler ortaya çıkarıldığında anlaşılabilmektedir. Fosil kayıtları ortaya konduğunda, hücrenin yapısı gözler önüne serildiğinde, paleontoloji, biyoloji, anatomi, zooloji, botanik, biyogenetik, biyomatematik gibi sayısız bilim dalının keşifleri gösterildiğinde, insanlar, Darwinizm'in gerçek yüzünü görmekte, yıllardır maruz kaldıkları telkinlerin birer masaldan ibaret olduğunu hemen kavramaktadırlar.
Görüldüğü gibi, Darwinizm'in dayanak noktası spekülasyonlar, sahte deliller ve tesadüfen gerçekleştiği iddia edilen hayali mucizelerdir. Darwinizm, büyük bir kitle aldatmacasıdır. Tüm insanlara karşı oynanan büyük bir oyun, büyük bir yalandır. Toplumlar bu asılsız teoriye aldatıcı telkinlerle inandırılmış, akıl almaz yalanlarla ikna edilmişlerdir. Ta ki, gerçekler ortaya çıkarılıncaya, evrim teorisinin asılsızlığı ve aldatıcılığı insanlara tüm delilleriyle tanıtılıncaya kadar. Bugün artık insanlığın büyük çoğunluğu, evrim teorisinin hiçbir bilimsel vasfı olmadığını; bilimsel bulguların, evrenin ve tüm varlıkların Yüce Rabbimiz'in eseri olduğunu bir kez daha ispatladığını kesin olarak görmüştür.
Peki yaklaşık 1.5 asırdır devam eden bu oyunun insanlar üzerinde etkili olmasının sebepleri nedir? Darwinizm'in insanlar üzerinde etkili olmasının nedenleri psikolojiktir. Darwinizm, bir kısım medyayı da kullanarak, adeta bir büyü etkisi yapmış, bir tür kitle hipnozuyla toplumları etkisi altına almıştır. Teorinin ilk ortaya atıldığı yıllarda karşılaştığı tepki, tamamen psikolojik yöntemlerle bir süre sonra sindirilmiş ve kitleler zamanla aklın ve mantığın asla kabul edemeyeceği iddiaları normal görmeye, hatta bunları kabullenmeye başlamıştır. Başka bir koşul altında olsa gülünç bulunacak mantıksız hikayeler, bilimsel birer gerçek gibi algılanmıştır. Evrim teorisinin sunulma şekli ahlaki prensipleri tanımamakta, saygı, dürüstlük, bilimsellik, doğruluk gibi kavramları kabul etmemektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder